55genclik
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Ruh ölmez, ölü işitir

Aşağa gitmek

Ruh ölmez, ölü işitir Empty Ruh ölmez, ölü işitir

Mesaj  feyza55 Ptsi Eyl. 24, 2007 10:57 am

Sual: (Ölüler işitmez. Peygamberler de ölüdür. Onlar da işitemez. Onun için şefaat ya Resulallah veya yetiş ya Resulallah demek şirktir) diyenlere nasıl bir cevap vermek gerekir?

CEVAP

Bunlar vehhabilerin ve bunlara aldanan bazı mezhepsizlerin iddialarıdır.

Şirk demek büyük hatadır. Çünkü ruh ölmez. Ruh [can] bedenden ayrı bir varlıktır. Bir âyet meali şöyledir:

(Allah, öleceklerin ölümleri anında, ölmeyeceklerin de uykuları
esnasında ruhlarını alır. Ölmelerine hükmettiği kimselerinkini tutar,
diğerlerini bir süreye kadar salıverir. Elbette düşünenler için bunda
alınacak ibretler vardır.)
[Zümer 42]



Bu âyet-i kerime de ruhun bedenden ayrı bir varlık olduğunu
bildirmektedir. İşiten ruhtur. Ruhsuz beden bir işe yaramaz. Ama
bedensiz ruh, nimet veya azaba duçar olur. Bir hadis-i şerif meali
şöyledir:

(Müminlerin ruhları 7. kat göktedir. Orada Cennetteki makamlarını seyrederler.) [Deylemi]



Hızır aleyhisselam gibi bir çok kişinin ruhunun iş yaptığı görülmüştür.
Bu bakımdan Allah yolunda ölmüş kimselere ölü bile demek caiz olmaz.
İki âyet meali şöyledir:



(Allah yolunda öldürülenleri ölü sanmayın, onlar, Rableri indinde diridir, rızıklanır.)
[Al-i İmran 169]



(Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyin! Onlar diridir; ama siz anlayamazsınız.)
[Bekara 154]



Allah yolunda öldürülenler şehiddir. Şehidden daha üstün olan Peygamber
efendimize nasıl ölü denir! O âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir,
bütün âlemler Onun hürmetine yaratılmıştır. Şehidler gibi
Peygamberlerin bedenleri de çürümez. Beş hadis-i şerif meali şöyledir:

(Toprak, Peygamberlerin vücudunu çürütmez. Bir mümin salevat
okuyunca, bir melek bana haber verir, "Falan oğlu filan, sana selam
söyledi" der.)
[İbni Mace]



(Peygamberlerin vücudunu toprak çürütmez.)
[Ebu Davud]

(Her Peygamber, kabrinde diri olup namaz kılar.) [Beyheki, Ebu Ya’la]



(Ölü kabre konurken, ayak seslerini işitir.)
[Buhari]

(Ölüler yaptığınız iyi işlerinize sevinir, kötü işlerinize üzülürler.) [İbni Ebiddünya]



Resulullahın Hayber’de yediği zehirli et, ölüm hastalığında etkisini gösterdi ve şehid olmasına sebep oldu. (Mevahib-i ledünniyye)



Ölülere işittiremezsin âyeti şu mealdedir:

(Elbette sen ölülere işittiremezsin. Arkalarını dönüp kaçan
sağırlara da bu daveti işittiremezsin. Hem sen o körleri sapıklıklarını
bıraktırıp, hidayet verici de değilsin. Sen ancak âyetlerimize iman
edecek kimselerden başkasına işittiremezsin.)
[Neml 27/80-81]



Buradaki sağırların da kulaklarının sağır olmadığı, körlerin de
gözlerinin kör olmadığı, ölünün de gerçek ölü olmadığı açıktır. Bir de davet ve hidayet kelimeleri geçiyor. Demek ki maksat işittirmek veya göstermek değil, onları hidayete davet etmektir. Âyetin devamında, (Sen ancak iman edeceklere işittirebilirsin)
deniyor. Ötekilerin ise iman etmeyecek kâfirler olduğu da pek açıktır.
Sen ölüleri imana kavuşturamazsın denmez ki. Sen ancak iman edeceklere
işittirebilirsin deniyor ki, işittirmenin kabul ettirmek olduğu bütün
tefsirlerde bildiriliyor. Bu âyetin tefsirlerdeki açıklaması şöyledir:

(Ey Resulüm, sen ölüden farksız olan kâfirleri hidayete
erdiremezsin, hakkı işitmek istemeyen ve hakikati göremeyen kâfirleri
de hidayete kavuşturamazsın. Sen ancak iman edeceklere Müslümanlığı
kabul ettirebilirsin.)
[Beydavi]



Onlardan daha iyi işitmezsiniz

Resulullah efendimiz, Bedir’de öldürülen kâfirlerin gömüldüğü
çukurun başına gelip, ölülerin ve babalarının isimlerini birer birer
söyleyerek, (Rabbinizin, size söz verdiğine kavuştunuz mu? Ben, Rabbimin söz verdiği zafere kavuştum) buyurdu. Hazret-i Ömer, (Ya Resulallah, cansız ölülere neden söylüyorsun?) dedi. Resulullah, (Rabbimin hakkı için söylüyorum ki, siz beni onlardan daha iyi işitmezsiniz. Fakat cevap veremezler) buyurdu.
(Buhari, Müslim) [Hazret-i Ömer’in ölünün işittiğini bildiği halde
böyle sorması, dindeki bir hükmün vesika haline gelmesi içindir.]



Vehhabiler, ibni Teymiye’nin yolunda iseler de, bu konuda ona da uymuyorlar. Çünkü ibni Teymiye diyor ki:

(Bedirde çukurdaki kâfirlerin işitmelerini bildiren hadis-i şerif
meşhurdur, her yere yayılmıştır. Zaruri inanılması lazım gelen
bilgilerden oldu.) [Dinde inanılması zaruri olan bir şeye inanmayan
kâfir olur.] (Kitab-ül-intisar-fil-imam-ı Ahmed)



İbni Teymiye, adı geçen kitabında bütün ölülerin, şehidler gibi diri
olduklarını ve şehidler gibi rızıklandırıldıklarını bildiriyor.
Ölülerin diriltilmesi üzerindeki fetvalarında diyor ki, ölüler,
kendilerini ziyaret edenleri bilirler mi? Tanıdıklarından veya
tanımadıklarından biri kabre geldiği zaman, bunun geldiğini anlarlar
mı? Cevabında, (Evet bilirler ve anlarlar) diyor. Ölülerin
buluştuklarını ve soruştuklarını ve dirilerin yaptığı işlerin onlara
gösterildiğini bildiren haberleri yazıyor.



Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Bir kimse, din kardeşinin kabrini ziyarete gider ve mezarı başında oturursa onu tanır ve selamına cevap verir.) [İbni Ebiddünya]



(Bir kimse tanıdığı kabir yanına gelip selam verirse, meyyit de onu
tanır ve selam verir. Tanımadığı kabrin başına gelip selam verirse,
selamına cevap verir.)
[Beyheki]



Onu tanıması ve selam vermesi, meyyitin onu gördüğünü ve selamını
işittiğini göstermektedir. Çünkü ölmek, bazı cahillerin dedikleri gibi,
yok olmak olsa idi, onun bütün duygularının yok olması lazım gelirdi.
Meyyit kendini ziyaret edeni, kabri başına geleni görmektedir.
Görmeseydi, dünyada tanımamış olduğunu tanımaması bildirilmezdi.
Birincisini tanıyarak cevabı veriyor. İkincisinin selamına, tanımayarak
cevap veriyor.



Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Kabrimin yanında, benim için okunan salevatı işitirim. Uzak yerlerde okunanlar bana bildirilir.) [İbni Ebi Şeybe] (Diri olan işitir. Bir söz, diri olana bildirilir.)



(Ölü kabre konurken, ayak seslerini işitir.)
[Buhari] (Diri olan işitir.)



(Ölüler yaptığınız iyi işlerinizi görünce sevinir, kötü işlerinize üzülürler.)
[İ.Ebiddünya] (Diri olan sevinir, üzülür.)



Hadis-i şeriflerde, ziyaret kelimesi kullanılmaktadır.
Meyyit, kabre geleni tanımasaydı, ziyaret kelimesi kullanılmazdı. Her
dilde ve her lügatta, ziyaret kelimesi, tanıyan ve anlayan kimselerin
buluşmasında kullanılır. (Selamün aleyküm) de anlayan kimseye söylenir.




Azap, hissedene yapılır

Ruhun bedene olan bağlılığı öldükten sonra yok olmaz. Ölünün
kemiğini kırmak ve kabir üzerine basmak, bunun için yasak edilmiştir.
Kabirde azap yapılması da, ruhun ölmediğini gösterir.



Meyyitlerin, dirileri gördüklerini bildiren vesikalardan biri, Buhari’deki, (Her
meyyite, her sabah ve her akşam ahiretteki yeri gösterilir. Cennetlik
olana, Cennetteki yeri, Cehennemlik olana, Cehennemdeki yeri gösterilir)
hadis-i şerifidir. Gösterilir sözü, gördüklerini bildirmektedir. Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde, Firavun’un adamları için, (Onlara sabah akşam ateş gösterilir) buyurdu. Meyyit görmeseydi, gösterilir demek lüzumsuz ve yanlış olurdu.



Ebu Nuaym, Amr bin Dinar’dan alarak bildiriyor ki, (Bir kimse ölünce,
ruhunu bir melek tutar. Ruh, bedenin yıkanmasına, kefenlenmesine bakar.
Kendisine, insanlar, seni nasıl övüyorlar işit, denir.) Abdullah ibni
Ebiddünya’nın Amr bin Dinar’dan alarak bildirdiği hadis-i şerifte, (Bir kimse, öldükten sonra çoluk çocuğunun başına gelenleri bilir. Kendisini yıkayanlara ve kefenleyenlere bakar) buyuruldu. Buhari’deki sahih hadiste, (Münker
ve Nekir melekleri, sual ve cevaptan sonra meyyite, Cehennemdeki yerine
bak! Allahü teâlâ, değiştirerek, sana Cennetteki yeri ihsan eyledi
derler. Bakar. İkisini birlikte görür)
buyuruldu.



Ruhlar ölmez. Kabir hayatında ya nimete veya azaba düçar olurlar. Her
hadis kitabında kabir hayatı ve azabı bildirilmektedir. Kabir hayatını
ve azabını inkâr eden, bütün hadis kitaplarını ve Resulullahı inkâr
etmiş olur.



Şaşılacak şey

Vehhabilerin kendi kitaplarında diyor ki:

(Gökler Allah’tan korkar, Allah göklerde his yaratır. Anlarlar,
Kur’anda, yerlerin ve göklerin tesbih ettikleri bildirildi.
Resulullahın avucuna aldığı taş parçalarının tesbih ettiklerini ve
mescitteki Hannane denilen direğin inlediğini ve yemeğin tesbih
ettiğini Eshab işittiler.) (s. 200)



(Buhari’de, İbni Mesud diyor ki, yediğimiz yemeğin tesbih sesini
işitirdik. Ebu Zer diyor ki, Resulullah, avucuna taş parçaları aldı.
Bunların tesbih sesleri işitildi. Resulullahın hutbe okurken dayandığı
odunun inlemesi haberi sahihtir.) (Feth-ül-mecid s. 201)



Dağlarda, taşlarda, direkte his ve idrak olduğunu söyleyip de,
Peygamberlerde ve Evliyada his olmaz demeleri, şaşılacak şeydir.
Dirilere tevessül olunur, ölülere tevessül olunmaz demekle kendileri
müşrik oluyorlar. Çünkü bu söz, diriler duyar ve tesir eder, ölüler
duymaz ve tesir etmez demektir. Allah’tan başkasının tesir ettiğine
inanmak olur. Böyle inananlara kendileri müşrik diyor. Halbuki, ölü de,
diri de birer sebeptir. Tesir eden, yaratan yalnız Allahü teâlâdır.



Abdülvehhab oğlunun, Ehl-i sünneti, puta ve mezara tapan kâfirler gibi
bilmesi ve Ehl-i sünneti öldürmeye ve mallarını almaya helal demesi,
nasslara [âyetlere, hadislere] yanlış mana verdiği içindir.

Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:

(Kâfirler, kâfirler için gelmiş olan âyetleri, Müslümanlara yükletirler.) [Buhari ]



(Müslüman ismini taşıyanlardan en çok korktuğum kimse, Kur’anın manasını, yerinden değiştirendir.)
[Taberani]



Bu hadis-i şerifler, böyle zındıkların meydana çıkacağını ve bunların dalalette olduklarını haber vermektedir.
feyza55
feyza55
Admin
Admin

Kadın Mesaj Sayısı : 268
Yaş : 32
Nerden : samsun
İlgi Alanları : ilgisiz
Kayıt tarihi : 16/09/07

https://55genclik.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz